Bu benim dünyam =))

89 yılının Şubat'ından beri ortalardayım,
Kendimce yaşıyorum,
Dünyamda herkese ve herşeye bir yer mutlaka bulunur.



11 Şubat 2011 Cuma

MEMLEKETİMDEYİM :)

11 Şubat 2011 ve artık evimdeyim. Çok mutluyum. Uzun bir maratondan sonra birkaç gün de olsa ailemle zaman geçirebildiğim için. Hayat şimdi daha güzel. İçim sevgi dolu.

5 Şubat 2011 Cumartesi

GÖZDEN DÜŞEMEYENLER

Dışına akıtamadığın gözyaşların içine yağan bir yağmursa ve sen arınamıyorsan, yeşeremiyorsa düşlerin, kurudukça ölüyorsan bu yağmur yıkamaz seni, yıkar. Yıkıldıkça ayağa kalkman zorlaşır ve zaman alır. Gözyaşların gökten düşen damlaların aksine içine düştükçe azalır bereketi. Ama vazgeçmez ağlarsın yine. Yıkanıp arınmış gibi yaparsın. Gibilerine bir yenisi eklenir. Biraz daha ezilirken…Ve gezinirken ruhunda fark edersin ki; yıkıntılarını kaldıracak bir sel baskını yoktur. Su hayat verir ama gözyaşı nefessiz bırakır. Akıttıkça boğulursun. Seni boğan damlalar gözden düşemezler, içine yol alırlar.
Kübist

4 Şubat 2011 Cuma

ÇALAR SAAT KURMA TAKINTISI

        Merhabalar =)
        Malum hepimizin cep telefonu var ve pek çoğumuz telefonlarımızın çalar saat özelliğini hemen hemen her gün kullanıyoruz.
        Benim bir takıntım var saat kurma konusunda. Çok uzun zamandan beri saati kurarken tam, buçuk veya çeyrek saatleri ayarlayamıyorum. Örneğin; 07:00, 15:30, 17:00, 09:45, 13:15 vb. gibi saatlerde kalkmayı ya da bir işe başlamayı asla istemiyorum ve bu özelliğim bana ilginç gelmeye başlıyor. Hani kimileri ders çalışmak için saat başını ya da buçuklu saatleri tercih eder ya. İşte buna benzetiyorum. Artık bu özelliğimin teşhisini koydum ve buna TAKINTI diyorum gerçekten. Saati kaça/kaçlara kurduğum konusunda örnek vermek gerekirse; 17:32, 07:06, 12:54, 09:18, 08:26, 20:23 vb.
       Sabahları aynı saatlerde kalkmama rağmen kurduğum saatler yine tutmaz birbirini. Diyelim ki 07:00 civarında uyanmam lazım; saatimi her gece farklı ayarlıyorum; 07:01, 06:55, 06:57, 07.03 gibi değiştirerek saati kurduğumda canım da sıkılmıyor. Belki de beynimin bir oyunu bu. Çünkü adeta oyun oynuyorum saatlerle. Çalar saati seven kimse yoktur herhalde. Ben de bu sayede işi biraz daha ilginç hale getiriyorum ve uyanamama sendromu diye birşey kalmıyor. Bilmiyorum iyi mi ediyorum kötü mü ama şu ana kadar herşey yolunda :)
Kübist

31 Ocak 2011 Pazartesi

PHYSICAL THERAPY SONG-KAVAN HONARMAND


You want me to make you
Able to walk
Stand on your feet
Able to run
You want me to make you
Able to grasp
Turn on your hand
Able to write


I'm your physical therapist
I will do anything for you
But i need a key that is lain upon your heart
It's a holy word
It is hope


You want me to make you
Free from all pains
Your back and your knees
Your neck at sleep
I want you to break free
From coldness and numb
Contracture and brace
Walker and cane


I'm your physical therapist
I will do anything for you
But i need a key that is lain upon your heart
It's a holy word
It is hope


BARIŞ MANÇO'YU ANMAK...

Takvimler 31 Ocak 2011'i gösteriyor ve kafama dank ediyor ölümünün ardından geçen koskoca 12 yıl...12 yıl önce bırakıp gittin bizi aniden, ne olduğunu anlayamadık, üzüldük, gözlerimiz kurumadı epey zaman.

Sevgiyle ve saygıyla anıyorum seni tarifi olmayan büyük insan.
Seni sevdik ve hep seveceğiz.Sözde değil özde.İş buraya yazmakta da değil yürekte.

Unutmadık ki hiç.Sen bizimlesin.

Nur içinde yat...Büyüğüm, barışım, abim...

FAVORİM MAYMUN =)

Kimileri hiç hayvan sevmez, kimileri korkar, kimileri çok hayvanseverdir. Çoğunlukla kedi, köpek, balık, kuş ve tavşan sevilir, beslenir. Benimse en sevdiğim hayvan her zaman maymundur. Aşırı derecede sevgi dolu içim maymunlara karşı. O kadar sempatikler ki...Bayılıyorum. Allah'a sonsuz teşekkür ediyorum maymunları yarattığı için.

İTÜSÖZLÜK

       İnternet ortamının en güzel sözlüğüdür benim için. Severek takip ediyorum. Acizane bir şeyler de karalıyorum sık olmasa da.
      Vazgeçemeyeceğim bir platform doğrusu. Katkıda bulunan tüm yazarlara teşekkürler.Arada hoş olmayan durumlarla da karşılaşsak sorun değil. Her insan bir değil, kimse mükemmel değil.


      Zaman öldürmek için değil her seferinde bilgi dağarcığımı biraz daha geliştirmek ve eğlenmek için girdiğim itüsözlüğü ve ekibi(mizi) kutluyorum. İyiki başka bir sözlükte yazar değilim. Olmak istediğim yerdeyim !

SOĞUK KIŞ GÜNLERİ...

Mevsim kış, hava buz gibi.
Kar yağıyor sık sık ve ben donuyorum bu sisli şehirde. Dışarı çıkasım bile yok ama mecburiyetten atıyorum kendimi yollara. Canım sıkılmasın diye müzik dinliyorum otobüsün buğulu camlarıyla dip dibe.

Kışa dair hiçbir şeyi sevmiyorum. Şal, atkı, eldiven, mont gibi...Ama giymek zorundayım :(
Bir an önce havaların ısınmasını istiyorum.
Sisli değil aydınlık olsun her günüm. Buz tutmasın ellerim, sadece ısınsın.
Bıktım ayazlardan, kar tutmuş caddelerden ve üşüyen ellerimden.
İstediğim biraz sıcaklık ve bahar.


Bu kareyi geçenlerde yakaladım.

30 Ocak 2011 Pazar

ÇAY GİBİSİ YOK VALLA =]

Eminim birçoğumuz çayı severiz. Olmazsa olmazdır tiryakiler içinse.
Çay; kış günlerinde içimizi ısıtır, arkadaşlarla yapılan samimi sohbetlerimize eşlik eder, yudumladıkça keyif verir.

Simit yanına pek bir yakışır, ince belli bardağa dökülürken göze hitap eder, dudak payında ne izler biriktirir.
Çay gibisi yoktur valla. Günümüzde demleme çay bulmak zorlaştı gerçi ama yine de çaydanlıklarda demlenen çaylar mevcut. Sallama çaylarda hiç tat yok zaten. Bir kafeye gittiğimde doğru düzgün bir fincan çay içemiyorum ama olsun. Evlerimizde çok şükür ki hala o lezzetli çaylar tüketiliyor.

Siz siz olun çay demlemeye üşenmeyin. Sallama sallama nereye kadar değil mi ama ?

SERDAR YAYINDA

Best FM'de Pazartesi-Perşembe 22.00-01.00, Cuma 22.00-00.00 ve Cumartesi 18.00-20.00 saatleri arasında sevgili SERDAR GÖKALP tarafından sunulan harika bir radyo programı.

Şiddetle tavsiye edilir, mutlaka deneyin. Garanti ediyorum çok güleceksiniz.

YARAMAZ ÇOCUĞUM

İçimde senden kalma bir burukluk var
Zaman zaman uğruyor bana
Dertleşiyoruz buruk buruk
Ne yapmalıyım sensiz yaşayabilmek için
Bilmiyorum

Kalemime yüksün
Seni mi anlatmalı kelimelerim
Onca acının ardından
Senin adını duyunca çarpmalı mı kalbim
Tıpkı eskisi gibi mi olmalı
Olmaması gerekirken…

Yaramaz çocuğum
Kaybol gözlerimden
Kalemime yüksün
Yüreğime hüzün
Ve mutsuz bir kadın
Buruk bir acıyla kıvranıp durur

Çekmecende durur mu hala resmim
Hatırlıyor musun beni şarkılarda
Yoksa bittim mi sende
Silindi mi hayalim gözlerinden
Ahh yaramaz çocuğum
İşe yaramıyormuş seni sevmek
İçine işleyinceye kadar

İlk aşk saplanıp kalıyormuş
Yüreğinin tam ortasına
Yıllar geçse bile unutulmuyormuş
“İlkler unutulmaz” dedikleri doğruymuş
Başıma gelince anladım

İçimde senden kalma bir burukluk var
Yaramaz çocuğum
Kaybol gözlerimden
Çık içimden
Kıvranmasın bu kadın.

Kübist

PAZAR HAVASI

Bu sabah uyandım
Aynada içime baktım
Ruhum huzur doluydu

Bir Pazar havasıydı soluduğum
Sohbet ettim sevdiklerimle
İnsanları sevmenin güzelliğini hatırladım
Kalabalıklar içinde tebessüm ettim
Epey zaman sonra
Kuşlara yem verdim
Kahve içtim
Fal baktırıp geleceği düşünmek için değil
Beklentisiz
Gelecek için acelem yok elbet
Şimdilik alıp verecek nefesim var
Ben böyle güzelim

Bugün iyimser bir halim var
Ve güzelmiş hayat
Sandığımdan daha çok
Yaşanmaya değermiş
Telaşsız ve huzurlu bir Pazar havası…

Kübist

ZAMANSIZMIŞ GELİŞİN

Hep doğru yer ve zaman kaygısı
Kaygılarım bitecek sanmışım
Sende aramışım doğruyu
Seni ilk görüşümde doğru bilmişim
Ama zamansızmış gelişin
Kış günü ince giymek gibiymiş
Olmayacak duaya amin demekmiş
Yıldızlar kayarken boşuna dilek tutmakmış

Seni doğru sanmışım bir süre
Teselliler bulmuşum kendime
Avunmuşum çaresiz
Beklemişim
Oysa mevsimler geçmiş
Karlar yağmış içime
Aramızdaki buzlar hiç erimemiş
Ben sıcak tutmuşsam da içimi
İkimize yetmemiş

Zamansızmış gelişin
Aşksızmış yüreğin
Geçmişe takılıp kalmış aşkının aslı
Yeniden yapamazmışsın
Yanılmışım…

Zamansızmış gelişin
Aşksız ve hayırsız…
Gidişinde bir hayır varmış oysa
Sensizlik dertsiz ve tasasız…
Ve yıllar sonra bile sen öylece yalnız
Pişman olup kalakalacaksın.

Kübist

KALABALIK

Kalabalıklar sardı beni
Gecelerde ve gündüzlerde
Caddeler ve sokaklar kalabalık
Her tarafta düşünceler
İnsanlar her yerdeler
Yeni yüzler görüyorum sık sık
Ama unutturmuyorlar seni
Yapayalnızım
Sensiz…
Avuçlarım üşüyor ellerinsiz
Dudaklarım öksüz
Hayallerinle geçiyor gece gündüz
Etraf çok kalabalık
Ama yüreğim tenha ve karanlık
Sensiz…

Kübist

DARMADAĞIN

Odam eskisi gibi derli toplu
Ama ben darmadağınığım
Sık sık kavga ediyorum kendimle
Benle birlikte zamanı da öldürüyorum
Bazen sokağa atıyorum kendimi
Bugünkü gibi…

Bir Cumartesi günü
Arkadaşımla oturuyoruz
Ayaklarımızın altında bir kedi dolaşıyor
Bizi umursadığı yok
Dünyadan bihaber

Masada iki fincan çay ve iki arkadaş
İki aynı acı
Diller ortak
Bir şarkı çalıyor;
“Burada her şey sahte dostum
Gülümsemeler bile…” diyor
Sadece bir şarkı ama öylesine gerçek ki…

Elimizde yarım yamalak bir acı öyküsü
Kendimize faydamız yok
Zamanla geçer demişlerdi
Hala geçmedi acının izleri
Gözleri hep gözlerimin önünde
Buğulu bir camda ise isminin ilk harfi…

Kübist

CÜMLELER VE HAYAT


Cümleleri kuranlar kelimelerdi insanlarla beraber
Cümleler uzun oluyordu ara sıra
Oysa birkaç kelime yetiyordu yaşamaya
Fazlası yoruyordu
Azı ise makbuldü çoğunlukla

Cümleler kuruldukça artıyordu
Yeşilliklerin düşmanı dev binalar gibi
Konuşmalar eskiyordu bazen
İnsan sıkılıyordu aynı muhabbetten
Konuşacak hiçbir şeyin kalmadığı anlar oluyordu
Bazen de;
Cümleler kuruldukça diller yoruluyordu
Çok konuşmanın marifet sayılacak bir yanı yoktu

Çünkü birkaç kelime yetiyordu yaşamaya
“Şükürler olsun yine” demek gibisi yoktu
Çok konuşmaya ne hacetti
Susmak ve hissetmekti bazen hayat
Kafaları boş sözlerle doldurmak değil;
Sessizce kafayı dinlemekti doğrusu.

Cümleleri kuranlar kelimelerdi insanlarla beraber
Kimi cümleler yarım kalmıştı, bekledikleri küçücük bir noktaydı
Kimi insanlar yaşayan ölüydü, bekledikleri gerçek bir ölümdü
Kimi cümleler çoktan tamamlanmıştı
Kimi hayatlar çoktan sonlandırılmıştı
Kimi cümlelerin sonundaki noktalar birden fazlaydı
Her kelimeyle dolabilecek boşlukları vardı
Kimi insanların dolduracak boşlukları yoktu
Kimilerininse boşlukları hiç dolmazdı

Her cümle farklıydı
Dilde, seste ve histe
Kuruluşu ve kelimeleri aynı olsa bile
Her “Seni seviyorum.”aynı değildi

Her insan farklıydı
Ruhta, bedende ve yürekte
Yaratılışı aynı olsa bile
Her damarda dolaşan kan olsa bile
Her hayat farklıydı
Gecede ve gündüzde
Gökyüzünde ve yerde
Takvimler aynı günü gösterse bile

Kelimelerden başka başka cümleler
Et ve kemikten başka başka vücutlar
Dünyanın her yerinde başka başka hayatlar
Ortaklıklar arasında farklılıklar

Cümleler, insanlar ve hayatlar
Cümleler kurulur hep bir yenisi için
İnsanlar doğar ve ölür yeni hayatlar için
Hayatlar biter sonsuzluk için
“Şükürler olsun yine” demek gibisi yok

Kübist

BÜYÜDÜK

Yine kış geldi,
Yine yağdı kar, her yer bembeyaz şimdi.
Yine yeni bir yıla girilmek üzere,
Yine bir yaş daha büyüdük.

Büyüdük, değiştik
Üzüldüklerimiz ve sevindiklerimiz de değişti bizimle beraber
Sevdiklerimiz değişti
Kimi sevdiklerimizden nefret ettik
Kimilerini dost bildik
Kimilerinden haber alamaz olduk
Her yeni yılda yükümüzü biraz daha arttırdık
Omuzlarımız ağrısa bile

Hikayeler aynıydı aslında
Kahramanlar farklıydı
Acılar ve hüzünler aynı yaşları döküyordu gözlerden
Sevinçler farklı yüzleri gülümsetiyordu
Her birimiz birer hikayenin içinde büyüdük
Her yeni yılda hayata daha çok dahil olduk
Bazen fark etmeden

Eskiden çocuktuk
Masallarımız ve oyuncaklarımız vardı
Evcilik oynardık
Şimdiyse insan rolünü bile oynayamayanlarla doldu ortalık
Her şey değişti yıllar geçtikçe
Geçmişe özlem biriktirdik içimizde
Ama özlesek de dönemez olduk geriye

Saat de her an değişiyor
Zaman geçip gidiyor hikayelerimizi içine alarak
Biraz daha yanıyoruz günden güne
Ama kavrulmadan…
Her yanış bizi biraz daha pişiriyor.
Pişiyoruz yandıkça.
Acıya da hayata da alışıyoruz.
Büyüyoruz alışırken.

Kübist

29 Ocak 2011 Cumartesi

VAZGEÇTİM


Güneş yüzü görmedi kalbim
Ne ısındım ne de bir aydınlık oldu beni saran
Sanki karanlıklar içinde boğuldum
Sesimi duyuramadım
Güneşsizlikte üşüdü içim
Titredim, dayanmaya çalıştım
Işıksız gecelerimde kendimle hesaplaştım
Keşkelerimle oturup sohbet ettim
Pişmanlığımla bir kavgaya tutuştum
Haklı çıkmasını istemedim hiç
İyikilerimse zaten çoktan uçup gitmişti kalbimin kanat çırpan kuşlarıyla birlikte

Gördü gözlerim gerçekleri
Hem de tüm çıplaklığıyla
Biliyordum oysa her şeyi
Bilmek istediğim bir şey kalmamıştı geriye
Zaman kaybediyordum bekleyerek
Yolumu bulamaz olmuştum
Dedim ya bilmek istediğim bir şey kalmamıştı geriye
Düşünecek hiçbir şey yoktu artık

Güneş yüzü görmedi kalbim
Ne ısındım ne de bir aydınlık oldu beni saran
Sanki karanlıklar içinde boğuldum
Kaybettiğim sadece zaman değildi elbette
Neleri yitirdim, nelerden vazgeçtim bir hiç uğruna
Ama sonunda çok şey öğrendim
Vazgeçtim
Yaşanınca tükeniyor, tükendikçe kahrediyor
Pişmanlıksa ömür boyu süreceğe benziyor
Peki ya bundan sonra güneş yüzü görecek mi kalbim ?

Kübist

     

SENSİZLİK

Sensizliğin kışındayım
Ayazımı gösteriyor zaman
Ayaklarım yere basar gibi yapıyor
Takat kalmadı koşmak için

Hüzünlerim her yanımı kapladı
Soru işaretleriyle başım dertte
Parmak uçlarım hissiz
Kırılgan biri oldum son günlerde
Sensizlik içime işlemiş

Yalnızlık baş ucumda
Sensizlik hep içimde
Yokluğun acı, varlığın sancı
Beni eksik koydun
Sensizliğin kışında donuyorum

 Kübist

BİTİNCE

Dokunmasınlar sakın her yanım ağrıyor
Yüreğim yorgun ve kırık
Bir film ya da bir şarkı yetiyor gözlerimi nemlendirmeye
Hayatta seni hatırlatacak çok şey çıkıyor karşıma
Bir zamanlar hiç anlamı olmayan otobüs durağına bile bir anlam yüklemişim fark etmeden
Çünkü o durak iş yerinin karşısında
Çünkü biz o durağın karşısında buluşmuştuk

Sen varken mutlu olamadım elbette
Bu yüzden alışkınım kırıklığa
Ama alışkanlıklar da yetmiyor artık
Bu defa başka
Bu defa…

Yolun sonuna geldik ama yürüdüğüm yollar hiç bitmiyor
Hep bir yetişme telaşı geç kaldıklarım için
Ya da acele mi ediyorum ne, ne içinse
Tuhaf bir sisler bulvarındayım
Önümü de arkamı da göremiyorum
Hep bir muhasebe, hep bir düşünceler yumağı beynimin tam ortasında
Boğazımda yumruk oldu sana söyleyemediklerim
İçim öyle yandı ki


Açlıktı benimkisi
Birkaç güzel söze ve sıcaklığa aç kalmıştım
Seninle yaşarım sanmıştım ama nafile
Yine yalnız ve kederliyim çoğu zaman olduğu gibi
Dolduramıyorum boşluğumu
Sen varken de dolmadı hiç
Bana kattığın hiçbir şey yok aldıkların çokken üstelik
Ne kadar acı değil mi
Ne kadar yazık tutuluşuma
Acınası bir haldeyim


Kısa süren bir birlikteliğin noktasını koydum çoktan
Ama unutması öyle zor ki
Duvarlarda seni görüyorum sanki
Ellerimi uzatsam tutacak gibisin
En ufak şeylere anlam yüklemişim hiç fark etmeden
Bana seni hatırlatıyorlar
Bilmiyorlar hiç seni andığımda kanayacağını yaralarımın
Keşke hak etseydin sevgimi
Hiç olmazsa içim yanmazdı geriye dönüp bakarken
Üzülmezdim bu kadar
Yaşanmalıydı, yaşandı ve bitti derdim
Şimdi bitti derken benim bittiğim apaçık ortada
Bu bitişler başlangıçların düşmanı
Yeni sayfaların açılışına karşı bu bitişler…

Ağlıyor gözlerim hissettiğimde kokunu
Adımı zikredişin kulaklarımda hala
Dudaklarının tadı, ellerinin sıcaklığı hep benimle
Keşke hak etseydin de bittiğinde yanmasaydı gözlerim tıpkı yüreğim gibi
Sen benim canımdın ama canımı alırcasına aşık ettin beni kendine
Sanki bir şırıngayla tüm damarlarıma verdiler seni
Sanki seninle yaşadım her an
Yaşananlar aslında o kadar az ki
Ama olsun unutamadıktan sonra hepsi aynı hepsi anı işte…
Can bir kere de yansa kavrulsa bin kere de yansa kavrulsa hepsi aynı işte
Candan seversen eğer
Candan geçersen kanın akar durur can çekişirsin
Gözlerin dolar hiç ummadığın bir anda çalan bir şarkıda
Ya da bir filmin son sahnesinde kendini bulursun dibe vurmuşken

Seni hatırlatacak çok şey var hayatta
Ama ne olur git artık, gelme düşüncelerime
Hatırlatma kendini
Yorma beni…
Gecelerim bana kalsın.
Düşüncesiz, tasasız benim olsun ömrüm.

Kübist

SONSUZUM OL

Nerdesin ey sevgili
Hangi şehrin kışında üşüyorsun söyle bana
Ne zaman geleceksin
Tanıdığım yüzlerin içinde misin
Yoksa bana şimdi en yabancı sen misin
Ey sevgili nerdesin
Gel artık
Yetmedi mi bunca hüzün
Duy sesimi
Ekmeğim ol, nefesim ol
Güneşim ol doğ içime
Sonsuzum ol ölme
Gel ama hiç gitme
Sev ikimizi, bırakma hiç

Nerdesin ey sevgili
Duy sesimi
Isıt titreyen ellerimi
Yüreğime dokun
İçime işle
Yükümü al omuzlarımdan

Hayat acıtıyor beni
Eski halim yok
Değişmişim yaşadıkça
Eski bene benzemiyorum
Yorgunum bugünlerde
Tek başına çekip çevirirken yüreğimi
Yalnızlığım en sadık dostum
Ama dost da yetmiyor, sen gel bana

Nerdesin ey sevgili
Gel artık
Güneşim ol doğ içime
Sonsuzum ol ölme
Gel ve gitme hiç
Son nefesime kadar bende kal
Bırakma ellerimi
Sev ikimizi
Gel ki ömrüm ömrün;
Ömrün ömrüm olsun.

Kübist

BAŞLIKSIZ

Acımı ne dindirir?
Bir fotoğraf karesine bile sığamazken
Hep bir umutla kalbine sığabileceğimi düşünmenin ne kadar saçma olduğunu fark etmek mi?
Yoksa bu daha mı çok acıtır beni?
Yarım kalan düşlerime borcun var
Hele kalbime, sorma gitsin
Zaten borcunu ödeyemezsin
Sen alıp vermeyensin
Gelip gitmeyen ve gidip gelmeyensin.

Kübist

KENDİMCE

Alnına yazılanları yaşamaktır hayat ve yaşamak yazmaktır çoğu zaman benim gibiler için. Kimisi yazmayı sevmez, birkaç harf bile yorar parmaklarını. Oysa ben en dar, en vakitsiz hallerimde bile cümle kurmaktan yanayım. Belki beceremiyorum ama olsun. Deniyorum, denemeyi ve uğraşmayı seviyorum.

Kalemlerin dilleri var tıpkı insanlar gibi. Kalemime gelenleri şimdilerde klavyeme döküyorum. Kendimce birşeyler karalıyorum ve hayat buluyorum satırların içinde.

Küçüklüğümden beri kalem ve kağıtlarla dostum. Bazen en iyi onlar anlıyor beni. En sıkıntılı anlarımda yardımıma koşuyorlar, beni rahatlatıyorlar. Yapımın aşırı duygusal olması sebebiyle gün içinde başıma gelen en sıradan olaylar için bile bir şeyler yazabiliyorum. Küçük şeylere büyük anlamlar yüklüyorum kimi zaman. Çünkü hayatın her anını önemsiyorum. Yaşarken kafa patlatıyorum. Hiçbir zaman akışına bırakamıyorum olayları. Bu aceleci tavrım bazen hata yapmama neden oluyor. Ayrıca içi dışı bir birisiyim. Hislerim güçlüdür genellikle ve saklayamam tepkilerimi veya fikirlerimi. Bu hallerimi eleştirdiğim oluyor ara sıra ama değişemiyorum. Ben böyle güzelim.

Yaşam bizim için bir armağan. Akıp giden zamana geri dönemiyoruz ki. Bu nedenle yaşadığım her ana, hayatımdaki her insana önem veriyorum. Bazen inciniyorum. Ayrıntılarda boğuluyorum, kendimi yıpratıyorum. Hatta yeni tanıştığım insanlar için bile bunu yapabiliyorum. Kendime engel olamıyorum. Herkese ve her şeye kucak açan yardımsever bir yüreğim var. Abartıyor gibi gelebilirim ama gerçek şu ki; sevgi doluyum hayat dolu olduğum gibi. Çılgın, ani tepkileri olabilen, duygularını zirvelerde taşıyan ve yaşayan, herkesi sevebilen biriyim. Her insan ayrı bir alemdir çünkü. Gün içinde mutlaka iletişim kuruyoruz insanlarla. İyi ya da kötü. Çünkü insansız olmaz hayat. Kaçamayız ki…İnsanlar her yerdeler. Yaratılan en mükemmel canlı. Klasik sözler yazıyorum evet. Hepiniz zaten biliyorsunuz bunları. Bildiğiniz şeyleri okumanız için zorlamıyorum elbette. Ama okuyarak hatırlamak isteyene kapım açık daima. Ne diyorduk ? Hmm tamam hatırladım; insan mükemmeldir diyorduk. Hataları ve günahları olsa da…

Yaşım küçük ama buna rağmen kocaman bir yüreğim var, abartmıyorum. Yaşlı, genç, sağlıklı, hasta, abla, abi, kardeş, teyze, amca, simitçi, şoför, doktor, avukat, yönetici, bankacı, fizyoterapist, anne, baba, aile, öğretmen, temizlik görevlisi, hemşire, imam, kasiyer vb…aklınıza ne gelirse işte… Herkesi çok seviyorum. Her bir insan hayatıma bir şeyler katıyor. Olumlu ya da olumsuz. Bu yüzden iletişim kurduğum veya kurmak zorunda olduğum herkesin bende bir yeri var. Kiminin yeri çok önemli, gitmelerine izin vermiyorum, kapattım kapıları, benimle kalıyorlar. Kimileri ise daha az önemli ve olması gerektiği kadarından öteye gidemiyor paylaşımımız.
Kısacası tüm sıkıntılara rağmen hayatı, hayatın içindeki herkesi ve her şeyi çok seviyorum.

Bir kedinin gözlerinin içine sevgiyle bakmayı,
Bir hastanın elinden tutup onunla birlikte yürümeyi,
Bir çiçeği koklamayı, bir köpekten korkmayı seviyorum.
Yeni tanıştığım insanları ve eskiden beri benim yanımda olanları en önemlisi ailemi çok seviyorum.
Trafikte sıkışmayı,
Kahvaltı edememiş bir arkadaşıma simit ikram ederek onu gülümsetmeyi
Ve en çok şikayet ettiklerimden biri olan üniversite sınav dönemlerimi bile çok seviyorum.
Bir karıncayı ezmemek için ayaklarımın verdiği mücadeleyi,
İnsanları kırmayayım diye hep ince düşünüp davranmamı,
Bazen başkalarını çok düşünmekten kendime zaman ayıramayışımı dahi seviyorum.

Sevdiğim şeyler o kadar çok ki. Sayfalar yetmez anlatmaya. Yine lafı uzattım, artık bitireyim yapmayı en çok sevdiğim şeylerden biriyle yani gülümsemeyle J

Asla kaybetmek istemediğim gülüşüm; seni de çok seviyorum benim yüzümde ortaya çıktığın için.
Bu yazı da benim yüzümden… Bu kadar çok seversem olacağı bu… J

HEPSİ GEÇECEK

Hepsi geçecek
Bir bıçak gibi saplanan yalnızlık bitecek elbet
Rafa kalkacak hüzünlerim
Acılarım huzurla kaplanacak
Geçmişin üstüne sünger çekilecek
Bitecek herşey
Gülecek gözlerimin içi

Hayatımda sildiğim her sayfayı yakacağım
Üstünde halen duran kalem darbeleri yüzünden
Ve aldığım darbeler tarihe karışacak
İz bırakan ve canımı acıtan ne varsa
Hepsi geçecek
Gülecek gözlerimin içi
Elbet bir gün...

BURÇAK'A

Bir kitaptı altı üstü
Bir hayattı içindekiler
Defalarca dokundu parmaklarım her sayfasına
Yetmedi hiç
Yeniden elime aldım
Bıkmadım okurken

Bir kitaptı altı üstü
Ama bir hayat vardı içinde
Büyüyen bir kızın büyük yüreği saklıydı her köşesinde
Dolu dolu yaşanmış on altı yılı anlatıyordu
Dolu dolu oluyordu gözlerim

Bir kitaptı altı üstü
Hiç tanımadığım bir kızın öyküsüydü
Öylesine sevdim ki bu küçük kız çocuğunu
Sanki bir yakınım olmuştu
O gideli çok olmuştu ama
Hiç unutmuyordum

Bir kitaptı altı üstü
Ama her kelimesini sevdim
Mavi saçlı kızı sevdim
Kızın adını sevdim

Bir kitaptan çok daha fazlasıydı
Okuduğum her satırı
Ve Burçak’ın yaşanmışlıkları…
Her sayfada hayat
Hayatta acılar vardı


Mavi saçlı kızım benim
Burçak’ım
Seni seviyorum
Rahat uyu hep…
Sevgimizle bekle oralarda…

Kübist

27 Ocak 2011 Perşembe

ONLAR

Yolları kesişti birden
Aynı yola girdiler
O koştu, diğeri yürürken
O hızlandı, diğeri geride kaldı çabasız
Mesafeler arttı
Hem kendilerinden hem birbirlerinden uzaklaştılar
O yoruldu ama koştu yine
Diğeri kaybetti onun izini
Gündüzler karardı, geceler sabaha vardı
Ve bir gün karşılaştılar aniden
O “Neden böyle oldu ?” dedi
Diğeri “Bilmiyorum.” dedi
O “Sürer mi böyle ?” dedi
Diğeri “Emin değilim.” dedi
Onun içi acıdı
Dumanlar çöktü gözlerine
“Ne zaman benim için mücadele edeceksin ?” dedi
Diğeri sustu, cevap vermedi
Onun sabrı yetmedi
“Yeter” dedi, beklemedi, gitti
Başlangıçların sonu gelirdi bir gün
Ama bu kez erkendi
Bitti her şey
Tükendiler veda bile edemeden
İnançsız ve emeksiz olmadı aşk
O unuttu diğerini
Diğeriyse onu kaybetti ömür boyu.

Kübist

ÖZLEDİM

Kaçıp gitti uykum benden
Uyuyamadım
Eskiden böyle zamanlarda masallarım vardı
Hikayeler anlatırdı annem
Ve öperdi sıcacık; geçerdi uykusuzluğum
Anne öpücüğü bir dua idi sanki Tanrı’ya
Çocuğu hemen uyusun diye…

Uykum var ama uyuyamıyorum
Ne masallarım var beni yalnız bırakmayan
Ne de yanaklarımda annemin öpücüğü
Uykusuzluklarımla baş başayım gecelerde

Özledim
Uyuyamadığımda anne öpücüğüyle uykuya dalmayı,
Çocukluğumdaki ailemi,
Misafir gibi sayılı günlerle kalmadığım evimi,
Büyümeden önceki her şeyi özledim

Kaçıp gitti uykum benden
Çocukluğumun kaçtığı gibi
Bana yürümek kaldı yorulmadan
Ayrılıklara aldırmadan
Adı hayat bu serüvenin
Yol boyunca sıkıntılara katlanmalı
Yolun sonunda düşmemek için

Özledim
Uyuyamıyorum büyümekten…

Kübist